Jump to Navigation
Yusuf Ziya Bahadınlı
Ana Sayfa
Biyografi
Fotogaleri
Belgesel-Video-Ses
Kitaplar
Hakkında Yazılanlar
Türkçe Deyimler Sözlüğü
Atasözleri Sözlüğü
Türkçe Deyimler Sözlüğü'nde ara
Ardından sapan taşı yetişmemek
Çok hızlı gitmek.
Kıçına tekmeyi atmak
Kovmak.
Başına çıkmak
Yüz bulup şımarıkça davranmak.
Üzümünü ye de bağını sorma
Kaynağına aldırmadan yararlanmak. (*)
Karşısındakini, hileli bir işten, hilesini söylemeden yararlandırmak istendiğinde söylenir. Hazır cevaplığıyla, nükteleriyle, dünyayı kendine özgü bir açıdan güldürüşüyle ünlü Nasrettin Hoca’yı nasıl unuturuz. Her haliyle günlük hayatımıza girmiş, düşüncelerimize, görüşlerimize yön vermiş söz, deyim olarak yerleşmiştir. “Üzümünü ye de bağını sorma”, Nasrettin Hoca’nın deyim olmuş sözlerinden biridir. Nasrettin Hoca’nın yaşadığı ülkede, zengin bir ağa vardır. Günün birinde elinde hazır parası kalmaz ağanın. Paraya çok ihtiyacı vardır. Güzelliğiyle, büyüklüğü ve verimliliğiyle çevreye ün salmış bağlarından birini satmak ister. Bağı satın almaya kimsenin aklı kesmez. Ne olursa olsun almak isteyen biri Hoca’ya başvurur. “Hoca Efendi” der, “bu işi ancak sen becerirsin. Ne et et, şu bağı bana satın al!” Hoca’ya alışverişin birtakım sırlarını, hilelerini de öğretmeyi unutmaz. Ertesi gün adam, Hoca’yı büyük bir heyecanla arar, bulur: “Nettin hocam, işi becerdin mi?” der. “Beceremez olur muyum?” der Hoca, “hele işin dalaverelerini de öğrendikten sonra!” “Bu bağ benim mi şimdi, pazarlığı kaça yaptın?” “Pazarlığı sana ne?” der Hoca, “sen yarın bizim yeni bağa buyur! Üzümünü ye ama bağını sorma!..”
Alet olmak
Kötü bir işe aracılık etmek.
Odunumun parası
Gerçeği göz göre göre kabul etmemek. (*)
Bir gerçeği göz göre göre kabul etmeyen kimseler için “Odunumun parası” denir. Bir oduncu varmış. Sabahlan ormandan kestiği odunları eşeğine yükleyip pazara gider, aldığı üç beş kuruşla evine bir şeyler alıp dönermiş. Odunculuk onun mesleğiymiş. Başka da hiçbir geliri yokmuş. Bütün malı, bir eşeği, bir’baltası, bir de siciminden ibaretmiş. Evinde karısı ile bir sürü çocuğu bu bir eşek yükü odunun karşılığına bakarlarmış. Yine bir gün oduncu, eşeğine odunlan yükler, pazarın yolunu boylar. Pazara yaklaştığı bir yerde bir şehirliye rastlar. Yaya yürümeye alışkın olmayan ve hayli yorulan şehirli, oduncunun eşeğini pazara kadar kiralamayı aklına koyar. “Hemşehrim!” der, “bir eşek yükü odunu pazarda kaça satarsın?” Bir fiyat söyler oduncu. “Peki” der öteki, “ben sana beş lira fazla vereceğim. Çok yoruldum, odunlarım yık şuraya, eşeğinle şehre gideyim.” Oduncu : “Hayır, benim eşeğim kiralık değil, ben odunumu satar, parasını alırım.” “Farkı yok” der şehirli, “hem de odunun parasından fazla veriyorum.” Oduncu inatla: “Hayır” der, “sen odunuma değil, eşeğime para veriyorsun. Benim senden istediğim odunumun parası.”
Öpüp başa koymak
Büyük bir istekle kabul etmek.
Ayaklan yere değmemek
Çok sevinmek.
Kanma dokunmak
Fazla sinirlendirmek. Alınmak.
Ali Paşa vergisi
önce verilip sonra geri alman kıymetli şeyler, hediyeler için kullanılır. (*)
Önce verilip sonra geri alman bir şey, kıymetli bir hediye için “ali paşa vergisi” deyimi kullanılır. Osmanlı vezirlerinden olan Ali Paşa, sayılı akşamcılardanmış. Her akşam sofrasında cariyelerini de bulundurur, onlara oyunlar oynatır, badeler sundururmuş. Oyun sırasında cariyelerin her birine kıymetli hediyeler verirmiş. Sofranın sonuna doğru hediyelerin miktarı da, değeri de artarmış. Fakat ertesi sabah aklı başına gelen Ali Paşa, cariyeleri çağırtarak verdiği hediyeleri birer birer geri alırmış. Zamanla paşanın bu hareketine alışır olunmuş. Her içki akşamının sabahında cariyeler- den, akşamki aldıkları hediyelerin geri alınması gelenek haline gelmiş. Hediyeler geri verilirken gönülsüz davranan cariyelere ötekiler: “Ali Paşa vergisi bu kadar durur kızım!” diyerek hediyeleri geri vermenin doğal olduğunu anlatmak isterlermiş.
Pages
«
‹
…
304
305
306
…
›
»